Prozodisi Aruz Veznine göre düzeltilmiş İstiklal Marşı

 

Tarihte Türk, Türk olalı, her halde yürürlükteki İstiklal Marşımız kadar şiiri ile müziği bu denli eğreti bitiştirilmiş, bir standarta raptedilmekten uzak tonalite-tempo varyantlarıyla adımbaşı herkesi sendeleten, dilimizin doğasına tümden aykırı Prozodi ve mana yalpalamalarıyla beyinleri nesilden nesile dumura uğratan “apartma bir nağmeye” duçar kalmamıştır.


Şu çarpık haliyle, 1930’lardan şimdilere, yediden yetmişe gün-be-gün bağır çağır söyletilerek, ağızların ve kulakların müzikalitesini adeta iğdiş eden “Milli Marşımız”, çağa egemen kılınmış yazıklandığım kişiliksiz ve perişan bir tüketim-meraklısı global konjonktürün gölgesi altında gitgide sönükleşen merasimler ile bayramlarda, artık, kasetten çalınına güya eşlik ediyormuş mimci misali ses etmeksizin dudak kımıldatıp dil büken, sallapati geveleyen, hatta, işi abartı ve avallık düzeyine vardıran “sağır duymaz uydurur” sap gibi buruk yığınlar yaratmıştır.


Böyle bir Türkiye’nin, haliyle, yüreğinde Kurtuluş Destanı’nın efsane yiğitlik yankılarını hissetmekten aciz kalışı, yapaylığa ve törensel yüzeyselliğe hapsoluşu gayet olağandır. Kuşkusuz bunun da derin tesiriyledir ki, tarihe kökler salan özümüzdeki milli şuur ile dini ahlak törpülene törpülene, acınası bayağılık sahnelerine kadar gerilemiş bulunmaktayız.


Buna dair içler acısı bir manzarayı, burayı tıklayarak izleyebilirsiniz.


Evveliyatına baktığımızda, Milli Mücadele’nin ortalarına doğru 12 Mart 1921’de Büyük Millet Meclisi’nde coşkuyla benimsenen Mehmet Akif Ersoy’un “İstiklal Marşı” şiiri, Ali Rıfat Çağatay’ın 1924’te kabul edilen Acem Aşiran makamındaki “hoş ve latif”, ama bir o kadar “naif, sıradan ve acemi” bestesi ile okunuyorken (videosu aşağıdadır), 1930’a gelindiğinde, artık her nasıl olduysa, “Alaturkalığı fazla batan” bu tekdüze marş, kaldırılarak, Osman Zeki Üngör’ün bildik Sol minör marşıyla ikame edilmiştir (videosu aşağıdadır).














                                                                         ^ Resmi İstiklal Marşı

                                                                     < Eski İstiklal Marşı


Apar topar yapıldığını anladığımız bu değişiklik sonucunda, 1921’deki beste yarışmasında dördüncü geldiği görülen ve rivayete göre esasta İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluşu için düşünülmüş “yeni müzik” ile buna derme-çatma montalanan Akif’in şiiri arasında, yukarıda bahsi geçen ve önceki besteye kıyasla afallatıcı boyutta bir Prozodi ve mana kopukluğu baş göstermiştir.


Şimdilerde iyice görülüyor ki, “Milli Marş” diye, şiirle bir türlü sarmaşamadığından ötürü o gün bu gündür gırtlaklara dolanan melodi, diğer pek çok “Milli müzik” örneğinde olduğu gibi, hariçten, nitekim, Romanyalı askeri bando bestekarı Ion Ivanovici’nin 1892’de bestelediği Carmen Silva Valsi’nin düpedüz girişteki ölçülerinden “alınmıştır” (bkz. YouTube ve yine YouTube).


Devşirme nağmeler üzerinden gardrop milliyetçiliği hususunda bugün yapacak birşey kalmadığına göre, biz eldeki marşın kahredici Prozodi ve mana meselesine dönelim...


İstiklal Marşı’nın <...laaarda yüüüzen...>, <en sooon ocaaak o be!-> (“Jakoben” der gibi), <-nim (Farsça çağrışımı: “yarım”) mileeetiiiimin...>, <...laaayacakobenimdiiir!” (yine, “Jakoben’im” der gibi), <buuu celaaal Sana oolmaz dööööküüleeen...>, <kanlarımııız sooonra helal Hakkıdır...> kısımlarında, şiirin “Failatün Feilatün Feilatün Fa’lün” kalıbındaki Aruz veznini kaç kez iğfal edip, cümleleri olmadık yerlerinden ufalayarak eserin vakarını katleden garabet-ötesi söyleyişleri bilmeyenimiz var mıdır? Nice müzik emekçileri, dizelerin alakasız notalara sakat hecelenmesinden doğan sözkonusu çirkin topallamaları biraz olsun gidermek için öne atılmış oldukları halde, tüm gayretlerine rağmen, maalesef, layıkıyla bir düzeltme veya yenileme işinde başarılı olabilmiş değillerdir.


Her halde sözkonusu doğrultudaki başarısızlıkların da katkısıyla, Marşın zamanla iyice “tabu” haline gelmesi, ciddi tadilat arayışlarına hepten köstek olmuş, bu gelişmeler karşısında hevesi tabii olarak kaçan müzik emekçileri, milletin “makus talihine” razı gelip pes ederek, meseleyi kendi haline terketme yolunu seçmişlerdir.


Coşkuları kursakta bırakan tahakkümane Prozodi hatalarıyla, küçük yaşlardan beri müziğe fevkalade yatkın kulaklarımı hırpalayagelmiş, bunca onyıldır kimsenin vaziyet edemediği şu iç-karartıcı utanç vesikası, benim dahi bestekar beynimi son onyılı aşkın dönem boyunca çeşitli kereler epey meşgul etmiş olduğu halde, ancak sanatkarca azimli arayışlarım ve etraflıca denemelerim uzantısında – neredeyse gaybi ve Vecdi * bir ilhamla, Mayıs 2011’de, Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının 92. Yıldönümü “silik kutlamalarının” arifesinde, şairin Aruz veznine uygun olarak Prozodisini tamamen düzelttiğim İstiklal Marşımız başarılmış; Temmuz ayında ise, tarafıma iletilen bazı eleştiri ile öneriler uzantısında, kalan kozmetik pürüzler giderilmiş ve “milli azap” sona ermiştir.


* Rahmetli dedem, “söz mimarı”, “edip”, “hukukçu” ve “düşün adamı” Vecdi Yarman’a bir gönderme. Ruhu şad olsun.


Başardığım tadilat, 1930’dan kalma tanıdık melodik akışa ve karaktere hiç halel getirmeksizin, üstelik Edgar Manas Efendi ile sonrakilerin tertibi bildik orkestrasyon değiştirilmeden aynıyla kullanılabilecek olarak, şiirin bütün haşmetini, kudretini ve Milli ruhu bilhakkin yeniden ortaya çıkarmaktadır.


Aşağıda, Data-Soft Mus2 programını kullanarak ve daha rahat okunabilecek “Re Minör” tonalitesinde hazırlayıp notalandırdığım, şairin orijinal Aruz veznine göre Prozodisi tam düzeltilmiş İstiklal Marşımız’ın koro veya solo vokal partisi, bunun hemen altında da kendi sesimle okuyup harmanladığım orkestral kayıt bulunuyor:



Prozodisi Tam Düzeltilmiş İstiklal Marşı (Re Minör)































































































Prozodisi tam düzeltilmiş İstiklal Marşı’nın mp3 kaydına buradan ulaşabilirsiniz.


Kendi sesimle, ama eşliksiz, metronom vuruşlu bir kayıt için burayı tıklayınız.


Cümleleri ve vurguları tam olmaları gereken noktalara gayet simetrik taşıyan ve bir buçuk oktavlık ses sahasını aşmayan bu harikulade Prozodik düzenlemenin ötesinde, hemen göze çarpmış olacağı üzere, Marşın ikinci dörtlüğünde, Marşın mana bütünlüğüne pek aykırı ve güncel yüklem saçakları itibariyle çok irkiltici bulduğum Kahraman ırkıma... deyişini, şairin aruz veznine tamamen sadık kalarak ve tüm cüretimle, “Kahraman orduna...” şeklinde değiştirme gereği de duymuş bulunmaktayım.


Burada, şiirin Kurtuluş Harbi’nin en çetin bir dönemecinde benimsendiği, şair-i azam tarafından açıkça “Kahraman Ordumuza” armağan edildiği ve sunulan para ödülünün de savaş gazilerine bağışlandığı, nitekim, Mehmetçiğin ağzından ay-yıldızlı sancağa hitaben serzenişler ve ümitler içinde döküldüğü nazar-ı dikkate alındığında – ayrıca, çok uzun bir dönemdir Türkiye’yi kuruluş ekseninden saptırarak, etnik ayrımcılık ve talan üzere kasıp kavuran kapkaranlık töreci/ırkçı/şoven/faşist temayülleri de kökünden bitirme arayışıyla – sözkonusu tadilata ılımlı bakılmasını ummak, her halde hiç de aşırı bir beklenti olmayacaktır.


Kaldı ki, Marş’ın orijinal metnini “anayasal tabu” olarak algılamaktan kaçınırsak, aynı dörtlükte hem “ırk”, hem “millet” bahsi – ilki edebi ve şairane bir kasıtla “Kuvva-yı Milliye nesli” anlamında ele alınabilecek olsa bile – güzel Türkçemiz sözkonusu olduğunda, açıkçası, mükerrer ve dengesiz durmaktadır. Bence şiirdeki yegane “kusur” budur: Millet kavramı o günki nesli zaten kapsıyor; tarihi bu nesilde donduracak şekilde dizeleri okumak elbette anlamsızdır. “Dökülen kanların helal olmasından” sözedildiği hemen sonraki satır, herhangi bir soya, boya veya ırka değil, fedakar bir kuruluşa ve canlar pahasına ilelebet sürecek yüce bir davaya, nitekim “Peygamber Ocağı” ile “Vatan Müdafaası”na açık seçik gönderme yapmaktadır. Şiirde kutsal bir varlıkmışçasına hitap edilen Bayrağımız, işte, ordumuzun ve onun sayesinde ayakta duran bu şanlı davanın tecessümüdür. Demek oluyor ki, mana bütünlüğünü tam sağlamak üzere, ikinci dörtlükte Türk (Türkiye) ordusunu diğer özne olarak belirtmek gereklidir.


Benzer olarak, “ırk” sözcüğünün geçtiği şiirin son dörtlüğündeki “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal” mısraı da, mana bütünlüğünü fevkalade pekiştirecek biçimde, “Ebediyyen sana yok, orduna yok izmihlal” biçiminde onarılabilir; zira, burada da hitap konusu mecazi özne Şanlı Bayrağımız’dır ve onunla temsil olunan Hürriyet ile Bağımsızlık, dörtlükteki maksut diğer öznenin, yani şerefli Türk ordusunun mevcudiyeti ile ebedi zaferine bağlıdır:


Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal;

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!

Ebediyyen sana yok, orduna yok izmihlal.

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin İstiklal!



Zaten tarih gösteriyor ki, “ırk”, sözüm-ona, baki kalsa da, Hürriyet ile Bağımsızlık pek kolay elden gidebilir. Günümüz bunun örnekleriyle dolup taşmaktadır... Öncelik, aşikar ki, “ırk”, “soy-sop” yahut “kan” değil, çağlar-ötesi bir erdem, hak arayışı ve duru bir inanç olmaktadır. Bilhassa da günümüzde...


İşte, yukarıda verilen gerekçelerle, tıpkı Marş’ın bestesindeki sakat Prozodi ayıbımıza müdahale şart olduğu gibi, şair-i azamın Büyük Millet Meclisi ordusuna ve onun üzerinden Türklüğe armağan ettiği – kendisinin ve varislerinin telifi olmanın çok ötesinde artık milli bir telif haline gelen – pırıltılı dizelerde, günümüz hassasiyetleri dahilinde hiç de zarif durmayan, incitici çağrışımlarıyla etnik bölünmeleri tetiklemeye varabilecek, itici bir tek ifadenin de, mantık ve yüce bir sanat duyuşu süzgecinden geçirilerek, şiirin aruz kalıbına ve mana bütünlüğüne tastamam uygun biçimde değiştirilmesi sözkonusu edilmiş ve savunulmuştur.


O kadar böyle ki, gerçekleştirilen bütünsel tadilat sonucunda Marş, mana ve tesir yönünden kat-be-kat güç kazanmaktadır.


Şiirin orijinaline herşeye rağmen sadık kalınmak istenirse, bahsi geçen bölüm pekala “Kahraman ırkıma” diye de okunabilecektir ve bu okuyuş şekli, başardığım tastamam Prozodik düzenlemeyi hiçbir surette olumsuz etkilememektedir. Bu yönde hazırlanmış olan, yukarıda ilk verilene göre değişik 2. nota sayfası aşağıdadır:



Şiirin Aslına Sadık Kalarak, Prozodisi Düzeltilmiş İstiklal Marşı’nın 2. Nota Sayfası


















































Orkestral kaydın bu şekilde okunmuş halini, gerek burayı tıklayarak, gerek Marş’ın ilk iki kıtası üzerinde dalgalanan ay-yıldızlı bayrağımızın resmedildiği aşağıdaki QuickTime çalardan dinleyebilirsiniz:



















Şairin Aruz veznine uygun olarak Prozodisini tamamen düzelttiğim ve YENİDEN BESTELEME HİÇ GEREKTİRMEYECEK İstiklal Marşımız’ın Re minör tonalitesinde Koro veya Solo partisini, orijinal metne sadık kalınmış PDF formatında buradan; “kahraman ırkıma” ifadesinin sakil çağrışım ve mana yönünden onarıldığı PDF formatında ise burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.


Bir Türk düşün-sanat-bilim insanı kimliğimle, soy/ırk/renk/din gözetmeksizin bünyesindeki tüm unsurlarla beraber Hürriyet, Adalet, Hakkaniyet ve Bağımsızlık taraftarı durduğuna inanmak istediğim Türk Milletinin, yolu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından aydınlatılan ve halen tam anlaşılmayı bekleyen tarihi misyonuna en taçlı bir hizmet tahtında olarak, İstiklal Marşımız’ı, gönülleri coşturacak bir okuyuş güzelliğine kavuşturmayı başardım. İstiklal Marşımız’ın onarılmış yeni haliyle benimsenmesini, içtenlikle dilerim.



22 Temmuz 2011

Doç. Dr. Ozan Yarman